Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ve İdeal Hukuk Kulübü tarafından İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Mülteci Okulu 4” paneli sona erdi.
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’nin bu yıl 4’üncüsünü gerçekleştirdiği “Mülteci Okulu”nun kapanış paneli İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panelin moderatörlüğünü Av. Cavit Tatlı üstlenirken, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaya, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Erdoğan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Uğur Yıldırım mültecilik meselesine dair konuşmalarını yaptı. Panelin ardından katılımcılara sertifikaları takdim edildi.
Konuşmalarında katılımcılara “mültecilik” ile ilgili her türlü durumlarla ilgili bilgi veren konuşmacılar, problemin mülteciler değil, mülteciliği oluşturan olgular olduğunu vurguladı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaya, insan hakları ile ilgili uluslararası hukuki metinler hakkında bilgi verdi. “İnsan hakları ihlali nedeniyle bir sorunla karşı karşıyayız ama mülteci olan insan sorun değil” diyen Kaya, Mültecilik bir problem ve bu hem mülteciyi hem onun ayrıldığı toplumu hem de ulaştığı devleti ve toplumu da etkiliyor. Dolayısıyla öncelikle kaynağında insan hakları ihlallerinin çözümlenmesine çalışmak lazım ki hiç öbür aşamalara geçmeden mültecilerin hakları sağlanabilsin.” ifadelerini kullandı.
Kaya, mültecilerin de insanlara tanınan haklardan istifade etmesinin çok doğal olduğunu dile getirerek, insan hakları dokümanının mültecileri, hatta iltica başvurusunda bulunmuş kişileri de kapsadığını anlattı.
İnsan hakları ve mülteci hakları arasındaki ilişkiden örnekler de veren Kaya, şunları kaydetti: “İnsan hakları ihlalleri, özellikle kitlesel göçün en önemli nedeni. Dolayısıyla insan haklarına saygının gerçekleştirilmesi ve bunun sağlanması, insan haklarının pratiğe dökülmesi, mültecilik problemini engelleme açısından da önemli. Mültecilik bir problem, bir sorun ama bu mültecilerin sorunu olduğu anlamına gelmiyor. Bunları birbirinden ayırmak lazım. İnsan hakları ihlali nedeniyle bir sorunla karşı karşıyayız ama mülteci olan insan sorun değil. Mültecilik bir problem ve bu hem mülteciyi hem onun ayrıldığı toplumu hem de ulaştığı devleti ve toplumu da etkiliyor. Dolayısıyla öncelikle kaynağında insan hakları ihlallerinin çözümlenmesine çalışmak lazım ki hiç öbür aşamalara geçmeden mültecilerin hakları sağlanabilsin.”
Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın konuşmasında yer alan satır başları şu şekildeydi; “Ülke nüfusunun yüzde 4,5’uğuna tekamül eden bir mültecilik olgusundan bahsediyoruz fakat medya halen olayın farkında değil. Sadece işin magazinsel boyutunu yazıyorlar.
-Açık kapı politikasıyla övünüyoruz ama bir baktık ki 1 buçuk milyon Suriyeli olmayan geldi. Biz tüm dünyaya açmadık kapımızı. Dünyanın gördüğü en kanlı savaşlardan biri maalesef Suriye…
-Şuan Türkiye, Ürdün ve Lübnan’daki Suriyelilerin sayısı toplam Suriyelilerin yüzde 80’inini oluşturuyor. Ve şuan geçicilik üzerine bir politika yürütülüyor. Ve her şey geçici olarak adlandırılıyor fakat olay geçici değil.
-Ensarlık eğer İslam kültürünün bir parçasıysa diğer İslam ülkeleri nerede?
-6 buçuk yıl geçmesine rağmen halen kapsamlı bir mülteci politikası oluşturamadık. Bu da sürecin en büyük handikapı.
-Suriyeliler gelmeden önce Türkiye’de 100 ülkeden yer alan mülteci sayısı 58 bindi. Yılda 90 bin Suriyeli doğuyor Türkiye’de.
-Bölgedeki diğer ülkelerde yer alan mülteci sayılar her geçen yıl 500-1000 azalırken Türkiye’de ise artıyor.
-2011’de sadece 58 binden bahsediyorduk. Şuan Suriyeli olmayan mültecilerin sayısı 500 bin. İlerleyen zamanlarda 5 milyon Suriyeli ile yaşayacağız.
-Almanya bu işte öncü. Suriyeli sayısı 507 bin, sonra İsveç 105 bin ile gelirken diğer 9 ülkedeki toplam sayı on binlere düşüyor.
-2 yıl boyunca kira yardımı yapılıp insanları serbest bırakmalıyız. Bu çok daha ucuza mal olur ve kaynaşma sağlanır.
-610 bin çocuk okula gidiyor. Sadece MEB Urfa’nın 197 okul ihtiyacı varken 14 tane yapılacak.
-Olağanüstü strateji belirlenemediği için yalan yanlış algılara cevap verecek bir kurum yok.
-108 bin yabancı öğrenci var ve Suriyeliler ikinci sırada.”
Prof. Dr. İbrahim Kaya ise, “İnsan hakları ihlalleri mültecilik olgusunu tetikliyor. Ortada bir mültecilik problemi var ama bu mültecilerin değil onları bu duruma getirenlerin oluşturduğu problemler” dedi.
Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel ise konuşmasında şu arabaşlıklardan bahsetti; “Çeyrek yüzyıldır mülteci meselesine gözümüzü kapattık. Onların geçici olduğunu ve ülkemizi transit olarak kullandığını düşünüyorduk. Bizim için komşumuzun insan olması yeterli. Ona karşı önce insan, mülteci vs olarak yaklaşabilirim. Fakat devlet için önce bir statü sonrasında ona uygun hakları sağlaması lazım.
-Kolay olan sisteme entegre etmek. Vatandaş olarak çok kolay entegre olacağını düşünebilirsiniz ancak en zor olan şey sosyal entegrasyonu sağlamak ve bu da ilk kuşak için çok kolay bir konu değildir.
-Almanya’da Türkler’in şuan 4.nesli yaşam sürüyor ve halen (65 yıl) en büyük meselelerden birisi Türklerin Almanyaya entegre olamaması. Ki orada sadece bunun için bir bakanlık var.
-Türkiye’de de kesinlikle bir bakanlık kurulması gerekiyor. Türkiye’nin mültecileri ve Türk halkını kaynaştırması gerekiyor. Bu bağlamda “Mülteci Okulu” çok değerli. Bugün burada bu alanda daha duyarlı en az 100 arkadaşımız olacak.
-Suriyelilerin kurdukları dernekler 170. Bunların içerisinde hak temelli bir Stk var mı belli değil. Dolayısıyla hak savunuculuğu devletin kutsal sayıldığı bir yerde devlete karşı iş yapmak olarak değerlendiriliyor. Şuan Suriyeli derneklerin hak savunuculuğu yapmalarını beklemek tabii ki zor. Bu yüzden Türk STK’ların Suriyeli STK’larla iş birliği yaparak sadece yiyecek-gıda yardımı değil hukuksal anlamda destek sağlamalı.”