1 Eylül Dünya Barış Günü Basın Açıklaması
BARIŞIN GELMESİ İÇİN HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI
Savaşların, çatışmaların, cinayetlerin, ölümlerin, öldürmelerin devam ettiği bugünlerde “barış” adına açıklama yapmanın ve barışı getirememenin üzüntüsü içerisindeyiz. Dünyada ve ülkemizde her gün yeni bir bombalı terror eyleminin olduğu, işgallerin, sürgünlerin yaşandığı ve masum bedenlerin toprağa karıştığı bir dönemde, 1 Eylül Dünya Barış gününde bu olayların son bulmasını talep ediyor ve diliyoruz.
Ekonomisi savaş üzerine, haliyle insan canı üzerine kurulu savaş baronu ülkeler ve emperyalisler dünyayı kendi hakimiyet esaslarına göre yeniden dizayn etme çabaları çerçevesinde başta İslam toprakları olmak üzere Fas’ tan Endonezya’ya, Güney Amerika’dan Afrika’ya kadar ateş, kan, ölüm ve mazlumiyet coğrafyası oluşturulmuştur.
Savaştan ve kandan geçinen emperyalist güçler ve savaş baronları yine, yeni savaş senaryoları ile sahnedeler. Savaş baronlarının çıkardıkları ve devamını sağladıkları bu savaşlar yüzbinlerce cana mal olurken, milyonlarca insanı da evinden, barkından ve yurdundan kopartarak mülteci duruma düşürüyor. Yanı başımızda yaklaşık 6 yıldır devam eden savaşta yaklaşık 500 bin Suriyeli kardeşimiz rejim güçleri ve destekçileri olan savaş baronları tarafından öldürüldü. Bu ülkenin nüfusunun yarısından fazlası ise çevre ülkelerde mülteci konumuna düştü. Suriye’de çocuklar her gün katledilirken, savaştan kaçmayı başarabilen kayıtlı onbinden fazla çocuk kayıp daha nicelerinin akibetleri belirli değil. Bu çocuklar kimi zaman DEAŞ kimi zaman PYD militanı canlı bomba olarak karşımıza çıkmaya başladı bile. Dünya ise bu çocukların, 3 yaşındaki Alan Kurdi, 5 yaşındaki Umran Dakneş gibi masum yavruların fotoğraflarıyla vicdanlarını rahatlatıyor.
Mültecilik sorunu konuşulduğunda, mülteciliği doğuran sebepleri durdurmak yerine, mültecileri nasıl durdurabilirizi konuşuyoruz. Mültecilerin sorunları değil, onları isteyerek ya da istemeyerek ağırlayan ülkelerin ve vatandaşlarının sorunlarını konuşuyoruz. Savaşlar ve sömürü düzeni her geçen gün mülteci sayısını artırırken, gelişmiş ülkelerin, hatta savaşı körükleyen silah ihracatçısı ülkelerin mültecilik sorununu çözmek üzere kurulu düzenin önemli bir parçası olması bizleri daha çok düşündürüyor. Mülteciliğin ana kaynağı savaş ve zulümlerdir. Eğer mülteciliğe son vermek istiyorsak barışı hedeflemeli, mülteciliği doğuran sebepleri ortadan kaldırmalıyız.
Mülteci; istenmediği bir yerden başka bir istenmediği yere doğru savrulurmakta. Burada bizlere düşen insan olarak mültecilere sahip çıkmaktır. Mülteciler, sadece mülteci değildir. Hayattaki en önemli varlıklarını yitiren bu insanlar, bir baba, eş, anne, kardeş, amca, teyze, dede, nine ve evlattır. Bunun yanı sıra mülteciler, her ne kadar mesleğini icra edemese de bir doktor, mühendis, gazeteci, avukat, imam, öğretmen, işcidir… yani bizler gibi hayatını adame etmeye çalışan geöim derdiyle dertlenen bireylerdir. Yaşam umudunu kaybetmedikleri için başka ülkelerde bu umudun peşine düşen insanlardır. Ülkemize sığınan bu masumların üzerimizde kardeşlik ve insanlık hakları vardır. Bunu unutmamamız gerekir.
Barış mülteciler için acilken, hepimize de lazım olduğunu unutmayalım. Dünya barış gününde tüm kan emicilere Suriye halkının ve diğer halkların kendi geleceği ile ilgili kararını kendisi vermelidir çağrısını yaparken, dünya halklarından kana susamış liderlerine karşı protestoya davet ediyoruz.
Bizler de, ülkemizde yaşayan tüm insanlar, kardeşlik duyguları içerisinde, emperyal güçlerin ve işbirlikçilerinin, farklılıklarımızı çatışmaya döndürme çabalarına karşı mücadele verelim. İnsan hak ve özgürlüklerini pazarlık masasına koyulmasına izin vermeyelim. Sivil insanların korunmasını sağlayalım. Bunun mümkün olmaması halinde mülteciliğin oluşmaması için daha etkin yollar bulalım ve mültecilerin sığındığı daha güvenli alanlar oluşturalım. Farklılıklarımız gökkuşağının renkleridir diyerek hiç birimiz, diğerimizden üstün olmadığını tekrar hatırlatırken, Müslümanların kardeş olduğunu, İslam tarihinde Medinelilerin ensari duruşunu bir kez daha yineliyoruz
Ülkemizde yakın zamanda girişilen hain darbe girişimini ve bombalı terör saldırılarını kınıyoruz. Darbe girişiminde ve bu saldırılarda şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabrı cemil niyaz ediyoruz. Kendi iç barışışını sağlamış bir Türkiye’nin mazlum coğrafyaların umudu olduğu ve olacağı aşikardır. Dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkemize, yöneticilerimize ve vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Mültecilik sorunu barış sorunudur. Huzurun ve adaletin hakim olduğu bir dünya için, barış için hakkı ve sabrı tavsiye ediyoruz. Savaş sözcüğünün, bombanın, gazın, patlamanın, katliamın ve ölümün telaffuz edilmediği bir dünya dileğiyle. 1 Eylül Barış günü, barış, huzur ve merhamet talebiyle yanan yüreklere ferahlık, kurumuş dudaklara müjde, göğüsleri genişleten bir çıkış günü olsun.