20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Uluslararası Mülteci Hakları Derneği tarafından “Kayıp Mülteci Çocuklar” konulu bir panel düzenlendi. Mülteci TV youtube kanalı üzerinden online gerçekleştirilen panele İstanbul AK Parti İstanbul Milletvekili ve aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Heyeti Üyesi Serap Yaşar, İHH Mütevelli Heyet Üyesi Araştırmacı Yazar Osman Atalay ve Özyeğin Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nuray Ekşi konuşmacı olarak katılırken panelin moderatörlüğünü de Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Av. Abdullah Resul Demir yaptı.
Mülteci çocukların göç yolunda yaşadıkları sorunlara değinildiği panelin moderatörlüğünü yapan Av. Resul Demir yaptığı açılış konuşmasında son 20 yılda mülteci sayısı %100 aratarak 79 milyona çıktığının altını çizerek, Birleşmiş Milletler Yüksek Komisyonu’nun yayınladığı son rapora göre Dünya üzerindeki mülteci sayısının yüzde 40’ı yani 32 milyonunun çocuklardan oluştuğuna vurgu yaptı. Av. Demir konuşmasına şunları ekledi: “2019 verilerine göre vatanlarından ayrılmak zorunda kalıp Avrupa’ya resmi yollarla geçmeye çalışan 672 bin 935 kişiden 202 bin 945’i çocuk bunların 17 bin 945’i refakatsiz olarak Avrupa’ya geçmeye çalışmıştır. Bu istatistiklere bakıldığında son 5 yılda Avrupa’ya göç etmek isteyen çocuklar 1 milyona ulaşırken refakatsizler 100 bini bulmaktadır. Dünya’da günde 2 bin 500 çocuk kaybolurken Avrupa’da bu sayı 720’yi bulmaktadır.”
Panele konuşmacı olarak katılan AK Parti İstanbul Milletvekili ve aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Heyeti Üyesi Av. Serap Yaşar, Avrupa Parlamenter Meclisi Genel Kurulu’nda 47 ülkeden katılan 98 parlamenterin oyuyla kabul edilerek “karar” haline getirilen “Avrupa’da Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar” başlıklı raporu hazırlarken karşılaştığı sorunların altını çizerken Avrupa’nın göçmen çocuklarla ilgili gerekli hassasiyeti göstermediğine atıfta bulunarak çocukların göç yolunda her türlü tehlikeye en açık grup olduğunu belirtti. AK Parti Milletvekili Av. Yaşar konuşmasında raporu oluşturma esnasında kaybolan çocuklarla ilgili sayısal verilere ulaşmakta güçlü çektiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Devletler Bu Kaybolmaların İçinde” “Kaybolan çocuklarla ilgili bir sayıya ulaşamadık ve bunun üzerine bir çalışma yapmak istedim. Bunun üzerine mülteci çocuklarla ilgili detaylı bir rapor hazırladık. Çocukların başına gelebilecek çok şey var. Organ mafyası, fuhuş ticareti ve emek sömürüsü. Bu raporu hazırladığımızda wayfair ve pizza gate olayları olmamıştı. Bu olayları düşündüğümüzde bu çocuklar çok korumasız ve kötü zihinler çocuklar üzerinde hesapladıkları her şeyi gerçekleştirebilirler. Bu çocukların devletler, sivil toplum kuruluşları, ulusal parlamentoların ve politikacılar tarafından korunması gerekiyor. Yapılıyor mu bu? Yapılmıyor ki sorun hala devam ediyor. Ben 2016’da yola çıktığımda resmi kayıp çocuk sayısı 10 bin idi. Sorunlarla birlikte rakamlar da büyüdü. Çocuklara bu olanlar gözümüzün önünde ve biz bir şey yapamıyoruz. Her gün kayıtlı bir göçmen çocuk kayboluyor. Var olan yasalar ise tam anlamıyla uygulanmıyor ve devletler bu kaybolmalarda büyük rol sahibi. Biz yaptığımız bu çalışmalarla sadece pansuman yapıyoruz ve sorunun asıl kaynağı yani göçü başlatan nedenleri irdelemiyoruz. Bu savaşları çıkaran sebepleri önce ortadan kaldırmamız lazım.”
“İklim Mültecilerine Dikkat”
Prof. Dr. Nuray Ekşi Türkiye’nin kayıtlı 4 milyon mülteci dışında Irak, Afganistan, Pakistan ve Afrika gibi ülkelerden çok sayıda kayıtsız göçmene ev sahipliği yaptığına vurgu yaparak şunları söyledi:
“Avrupa ülkeleri kendi sınırları kapatarak göçü Türkiye’de tutmak ve tamamen mülteci karşıtı bir tavır içindeler. Bu şekilde Türkiye’nin göçmenlerin depo edildiği bir ülke haline gelmesini sağlamaya çalışıyorlar. Avrupa’da çocukların büyük ölçüde kaybolduğunu görüyoruz. Mülteci çocuklar kamplarında çok kötü şartlarda yaşıyorlar. Bu sahipsiz çocuklar kamplarda ticaret amacı olarak kullanılıp satılabiliyor. Avrupa Birliği’nin kamplarla ilgili olarak Belçika ve İsveç gibi ülkeler aleyhine verdiği kararlar var. Dünya artık çocuk mülteciye de yetişkin mülteci gibi yaparak geri gönderme merkezlerine atabiliyor. Bu kanunen yasak. Çoğu bile kayıt altına alınmak istenmiyor. Yunanistan özellikle bu ülkeden gitsinler diye duruma bakıp botlara koyup Türkiye tarafında göndermeye çalışıyorlar ve bu insanlar Ege’de Akdeniz’de botları batarak ölenler. Türkiye olarak hukuki boyutları takip edilerek çocukların 3. ülkelere yerleştirilmesi gerekmektedir. Öncelikli olarak dezavantajlı grupta olan engelli çocuklar ardından da refakatsiz çocukların yerleştirilmesi yapılmalı. Bu yerleştirmeler sonrası da çocukların durumu takip edilmesi gerekiyor.” Son dönem içinde yaşanan ve yaşanacak olan iklim değişikliklerine dikkat çeken Prof. Dr. Ekşi iklime bağlı olarak iklim mülteciliği olacağını kaydetti. Türkiye’nin özellikle Afrika’dan gelecek mülteci akınına karşı hazırlıklı olması gerektiğini ifade ederek, “Türkiye artık mülteciler için transit ülke olmaktan çıkmış hedef ülke haline gelmiştir.” dedi.
“Kültürel Kaybolmaya Dikkat”
Panelde yer alan diğer bir konuşmacı ise İHH Mütevelli Heyet Üyesi Araştırmacı Yazar Osman Atalay oldu. Atalay yaptığı konuşmada çocukların sadece fiziki kaybolmayla karşı karşıya olmadığını aynı zamanda kültürel olarak bir kaybolmaya da maruz kaldıklarına vurgu yaptı. Misyonerlik faaliyeti sürdüren kuruluşların kamplardaki çocukların dinlerini değiştirmelerine yönelik çalışmalar gerçekleştirdiğini kaydeden Atalay, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin önemine işaret ederek şunları söyledi: “Mülteci çocuklar özellikle refakatsiz olanlar kamplarda büyük bir tehlike altında. Çocukların ilk başta kayıt altına alınıyor ama sonrasında kayboluyor ve yetkililer kaybolna çocukların izini sürmüyor. Kaybolan çocuklarla ilgili üç ihtimalden bahsedebiliriz. Birincisi kamptan kaybolan çocuklar bulundukları ülkedeki akrabalarının yanına gidiyor. İkinci ihtimal kendi milletlerinden olan dernekler tarafından sahipleniliyorlar. Üçüncüsü ise ne yazık ki suç örgütlerinin eline düşüyorlar ve bu çocuklar bu tür grupların ilk hedefleri oluyorlar. 2015 yılında en büyük göç olduğunda Alman bir adam 6 yaşındaki Muhammed’i kamptan alıyor ve aradan geçen zaman içinde Muhammed’in cansız bedeni bulunuyor. Bu anlamda sahada sivil toplum örgütlerine büyük rol düşmektedir.”