Almanya'da pandemi nedeniyle okullar geçen sene mart ayından bu yana yaklaşık 30 hafta kapalı kaldı. Bu süre göçmen çocuklar ile diğerleri arasındaki eğitimsel uçurumun daha da açılmasına neden oldu. Pandemiden önce de göçmen çocukların okulu bırakma oranı yüzde 18.2 ile ülkedeki ortalamanın halihazırda üç kat üstündeydi. Uzmanlar, söz konusu uçurumun kapatılmamasının, Almanya'nın son yedi yıl içerisinde sığınma başvurusu yapan çoğunlukla Suriye, Irak ve Afganistan'dan gelen iki milyon insanın entegrasyonu için verdiği gayretlerin boşa gitmesi riskini taşıdığını söylüyor.
Almanca dilini öğrenmek ve öğrenilen düzeyi koruyabilmek de bu durumda kritik bir önem taşıyor.
Öğretmen, bir öğrencisinin annesi olan Suriyeli Um Wajih'a Berlin'de okulların kapalı kaldığı dönemde 9 yaşındaki oğlunun eğitim durumunun kötüleştiğini söylediğinde, Wajih üzüldü, fakat şaşırmadı: "Oğlum Almancayı çok hızlı söktü. Onunla gurur duyuyoruz. Ancak pratik yapmazsa öğrendiklerini unutabilir ama ben ona yardımcı olamadım."
Bu durumda, Wajih'ın oğlunun Almanya'ya yeni gelen göçmen çocukların Almancalarını okula başlayabilmenin koşulu olan düzeye getirebilmek için gitmeleri gereken "karşılama derslerine" bir yıl daha gitmesi gerekiyor.
Almanlarla temas azaldı
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Taşkilatı'ndan (OECD) Thomas Liebig, "Pandeminin en önemli etkisi, Almanlarla olan irtibatın aniden kesilmesi oldu. Çoğu göçmen çocuk evde Almanca konuşmuyor ve yerellerle temas bu konuda önem teşkil ediyor" ifadelerini kullandı.
Almanya'da göçmen ailelerin çocuklarının yarısından fazlası evde Almanca konuşmuyor. Bu, 37 OECD ülkesi arasında en yüksek oran. Fransa'da göçmen çocukların evde Fransızca konuşma oranı yüzde 35 iken, bu oran Almanya'da doğmamış göçmen çocuklarda yüzde 85'e çıkıyor.
Ayrıca, Almanca dil bilgisinden ve akademik bilgiden yoksun göçmen ailelerin çocuklarına uzaktan eğitim esnasında ve kaybedilen eğitim açığını doldurmada yardım ederken sorun yaşayabildiği kaydediliyor. Bunun yanı sıra, göçmenler genellikle enfeksiyon riskinin yüksek olduğu yoksul bölgelerde yaşadıklarından dolayı bu dönemde okul kapanmalarını daha çok deneyimlemek durumunda kaldı.
Göçmen anneler için yürütülen bir projenin yöneticisi Muna Naddaf, pandeminin göçmenlerin sorunlarını arttırdığını ifade etti. "Bir anda, korona testleri, aşı randevuları gibi daha çok bürokrasi ile uğraşmak zorunda kaldılar. Çok fazla karmaşa var. Bize zencefil çayı içmenin virüse karşı koruyup korumadığını ya da aşının kısırlığa neden olup olmadığını soranlar oldu" dedi.
Eğitim sistemi sorun yaratıyor
Almanya eğitim sisteminin uzun zamandır sorunu olan ve uzaktan eğitimin de sağlayıcısı olan dijital altyapı eksikliği ve ailelerin boşluğu doldurmalarını gerektiren kısa okul günleri göçmenler için bu süreci daha da zorlaştırdı. Öğretmenler Birliği'nin verilerine göre Almanya'da pandemi öncesinde 40 bin okulun sadece yüzde 45'i hızlı internete sahipti.
Kayıp nesil
Yoksul semtlerdeki okullar dijital altyapıdan daha çok mahrum durumda ve aileler bilgisayar desteği ya da okul sonrası bakımı sağlayamıyor. Almanya, kreş ve okullardaki dil desteğini arttırarak 2000 ve 2013 yılları arasında okul bırakma oranlarını yüzde 10 azaltabilmişti ancak son yıllarda eğitim seviyesi düşük ülkelerden gelen öğrencilerin sayısının artması, okuldan ayrılma oranlarını çoğalttı. Öğretmenler Birliği, 10 milyon öğrencinin okul yılını başarıyla tamamlayabilmesi için özel derslere ihtiyaç duyduğunu belirtti. Aksi takdirde okul bırakma oranlarının ikiye katlanması bekleniyor.
Konuyu değerlendiren Köln Ekonomik Araştırma Enstitüsü'nden Prof. Axel Pluennecke, "Göçmenler ve yerliler arasındaki eğitim uçurumu büyüyecek. Pandemi sonrası, bir neslin kaybolmasını engellemek için hedeflenmiş özel dersleri içeren büyük çaplı yatırımlara ihtiyaç duyacağız" ifadesini kullandı.
Kaynak: DW