İstanbul / TÜRKİYE
Türkçe TÜRKÇE

Mültecilerin Çıkışı İçin Sınır Kapılarının Açılmasıyla İlgili Yaşanan Süreç Hakkında Gerçekleştirdiğimiz Basın Açıklaması

Anasayfa

Manşet

Mültecilerin Çıkışı İçin Sınır Kapılarının Açılmasıyla İlgili Yaşanan Süreç Hakkında Gerçekleştirdiğimiz Basın Açıklaması

Mültecilerin Çıkışı İçin Sınır Kapılarının Açılmasıyla İlgili Yaşanan Süreç Hakkında Gerçekleştirdiğimiz Basın Açıklaması

Değerli Basın Mensupları

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği olarak oluşturduğumuz heyetimizle sınır kapılarında ve geçiş noktalarında gözlem ve tespitler yapmak üzere bölgede bulunuyoruz.
Heyetimizin, Pazarkule ve İpsala sınır kapıları ile nehirden geçişlerin yaşandığı Yeni Karpuzlu ve Enez köylerinde yapmış olduğu gözlem ve mültecilerle yapılan mülakatlar neticesi ortaya çıkan tespitlere ilişkin ön raporumuzu da sizlerle paylaşacağız.  Yapılan resmî açıklamalara göre Türkiye, mültecilerin Avrupa ülkeleri istikametindeki çıkışlarına engel olmayı durdurmuştur. Ve hemen akabinde sınır kapılarına doğru mülteci akını başlamıştır.
Buna gerekçe olarak da, Suriye’de yaklaşık 10 yıldır yaşanan vahşet, katliam ve insanlık dramına dünya sessiz kalırken bu tablonun en büyük yükünü Türkiye’nin omuzlamak zorunda kaldığı, ülke içindeki Suriyeli mültecilerin yanı sıra İdlib de sıkışıp kalan 2 buçuk milyondan fazla insana da yardımların da yine neredeyse tek başına Türkiye’nin üzerine yüklendiği, Türkiye, gerek vatandaşlarıyla, gerek devletin imkanlarıyla halen 4 Milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya insan onuruna yakışır şekilde ev sahipliği yaptığı ancak Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’yi artık bu yükü tek başına omuzlayamaz hale getirmiş olduğu Yetkililer tarafından belirtilmiştir.
Bu gerekçelerden anlaşıldığı üzere tüm bu yüklerin ve içerideki mülteci karşıtlığının bizleri getirdiği son durumda Türkiye, artık başta İdlib olmak üzere yeni gelecek mülteciler için hedef ülke olmak istememektedir. Bu nedenle Türkiye, Avrupa sınır kapılarını mülteci geçişlerine açarak, isteyen göçmenlerin geçmesine şimdilik süresiz olarak izin vermiştir.
Bu izin üzerine Mülteciler sınır kapılarına doğru yönelmişlerdir. Şu ana kadar içerisinde Suriye, İran, Afganistan, Somali Sudan, Mısır, Fas, Cezayir, Türkmenistan gibi ülkelerden yaklaşık 50 bin göçmen sınır kapılarına gelmiş durumdadır. Bununla birlikte Akdeniz ve Ege Denizleri yine göçmen botları ile dolmuştur.
Şu anda sizlerin de gördüğü üzere içlerinde çocuk, kadın ve yaşlıların da olduğu binlerce mülteci ağaç altlarında, doğrudan ıslak zeminler üzerinde günlerini geçirerek temel gereksinimlerinden yoksun bir şekilde, sağlıksız koşullarda umutla Avrupa kapıların kendilerine açılmasını beklemektedirler.
Bu kötü koşullara rağmen Mültecilerin burada beklemesi, hayatlarını tehlikeye atmaları tüm insanlığı düşündürmelidir. Yapmış olduğumuz gözlemlere ve mülakatlara göre Mültecilerin Avrupa’ya gitmek istemesindeki en büyük sebebin Türkiye’de uluslararası korunma hakkı veren mültecilik statüsünü temin edememeleri, ekonomik refaha sahip olamamaları dolayısıyla Türkiye’de gelecek görememeleridir.
Ancak içerisinde kadın ve çocukların da olduğu bu insanlar Avrupa’ya geçmek isterken sınırın öte tarafındaki ülkeler tarafından gaz, sis ve ses bombaları ile plastik mermiler ile engellenmeye çalışılmaktadır. Ayrıca gerçekleştirdiğimiz mülakatlara göre, Yunanistan tarafına geçtiklerinde Yunan polisi tarafından alıkoyulan bazı mültecilerin çanta, telefon, cüzdan, pasaport ve paralarına el konulduğu ve bazı mültecilerin fiili şiddete maruz kaldığı öğrenilmiştir.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ve bir sivil toplum kuruluşu olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki, mülteciler hiçbir şekilde herhangi bir siyasi gerilimin kurbanı olmamalıdırlar. Zira unutulmamalıdır ki, her Mülteci bir insandır ve yeryüzündeki tüm insanların can ve mal güvenliği tehlike altında olmadan yaşama, barınma, seyahat etme, eğitim alma gibi temel insani hakları vardır.
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’de “Hukuken temin edilmiş tüm haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal ve sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, servet, doğum veya herhangi bir diğer statü bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır. Hiç kimse, hiçbir gerekçeyle, hiçbir kamu makamı tarafından ayrımcılığa maruz bırakılamaz” denilmektedir.
Yine 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 33. “Hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.” İfadelerini içermektedir.
Bu maddeler ışığında Avrupa’nın mülteci dramına sessiz kalması, özellikle mültecilerin geldiği ilk yer olan Yunanistan’ın kapıları kapatarak aralarında kadın ve çocukların da olduğu bu insanları gaz, sis ve ses bombaları ile plastik mermilere maruz bırakması asla kabul edilemez. Öncelikle hayatta kalabilmek adına sınırlarına gelen mazlumlara göz yaşartıcı bombalar, plastik mermiler ile müdahale eden Yunanistan başta olmak üzere benzer tutum takınan tüm ülkeleri Mültecilere karşı insani ve hukuki tutumlar sergilemeye davet ediyoruz.
Bugün itibariyle Türkiye’nin deniz ve kara sınırlarından Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere, Avrupa’nın artık siyasi, ekonomik, dini ve hatta hukuki bakış açılarını bir kenara bırakıp sadece insani bir bakış açısıyla sorumluluk alması gerekmekte olduğuna inanıyoruz.
Bu manada ivedilikle tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları, mülteci politikalarını yeniden gözden geçirmeye, evrensel insan haklarının güvence altına alındığı böyle bir dönemde en azından asgari yaşam hakkının tüm insanlara sağlanması anlamında kalıcı ve etkin çözümler bulmaya davet ediyoruz. Bu doğrultuda Avrupa ülkelerinin bir an önce kapıları açması gerektiğini ifade ediyoruz.

Ayrıca Avrupa’nın pek çok ülkesinde binlerce gönüllünün, aktivistin, kurum ve kuruluşların, yardım ve dayanışma kampanyaları yapmaya, daha da önemlisi toplumların genel tavrının mültecilere yardım edilmesi yönünde olmaya davet edilmesini ve Avrupa Parlamentosuna, ülkelerin hükümetlerine baskı yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Bununla birlikte devamlı olarak savaş, işkence, insanlık dışı muamele vb. sebeplerle Mülteci doğuran başta Suriye olmak üzere diğer ülkelerdeki krizlere siyasi çözüm bulma hususunda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ilgili devletlerin krizlerin sonlandırılmasına ve mülteciliği doğuran faktörlere son verilmesi hususunda daha fazla yardımlaşma ve iş birliği yapmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.

Son olarak hak temelli bir dernek olarak yeryüzündeki bütün yardım kuruluşlarına da gerek hukuki gerekse insani yardım konusunda sınırda yaşanan yığılmalara karşı gerekli insani koşulların oluşturulması, barınma, yiyecek, sağlık ve güvenlik gibi asgari şartların sağlanması için yardım çağrısında bulunuyoruz. Bu amaçla “Bir İnsan Bir Dünya” parolasıyla yola çıkmış bir sivil toplum kuruluşu ve mülteci hakları savunucusu olan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, bu alanda yaşanan sorunların gün yüzüne çıkartılması ve çözümler bulunması, hak ihlallerinin dünyaya duyurulması, dünyanın mülteciler ve mültecilik hakkında bilgi ve anlayış sahip olabilmesi için çalışmalarına aralıksız devam edeceğini, Tüm Kamuoyuna saygılarımızla duyuruyoruz.

01.03.2020

ULUSLARARASI MÜLTECİ HAKLARI DERNEĞİ

Basın Açıklamasının İngilizce Metni;

Press Statement