İstanbul / TÜRKİYE
Türkçe TÜRKÇE

Avrupa’nın Melanin Takıntısı: Ukrayna Krizi Bağlamında Avrupa’nın Mültecilere Bakışı

Anasayfa

Araştırma

Avrupa’nın Melanin Takıntısı: Ukrayna Krizi Bağlamında Avrupa’nın Mültecilere Bakışı

Avrupa’nın Melanin Takıntısı: Ukrayna Krizi Bağlamında Avrupa’nın Mültecilere Bakışı

Bu rapor, 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri operasyon sonrasında Avrupalı devletlerin Ukrayna’yı terk eden ve aralarında Afrikalı, Asyalı ve Orta Doğulu mağdurların da bulunduğu 4 milyondan fazla mülteciye yönelik açık bir çifte standart uyguladığını vurgulamaktadır. Rapor ayrıca, Avrupalı devletlerin 2011 yılındaki mülteci akını başta olmak üzere Avrupa dışından gelen sığınmacılara ve mültecilere yönelik tutumları ile Ukraynalı mültecilere yönelik tutumları arasında da bir çifte standart olduğunu savunmaktadır.


Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan mülteci krizi, ekonomik ve siyasi çıktılarının yanı sıra Avrupa’nın insani değerlere, insan haklarına ve ayrımcılığa karşı tutumunu, mülteci haklarına ve bu konuda taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ne denli bağlı olduğunu ortaya koymak açısından da önemli bir turnusol kağıdı olacaktır. Afrika’daki, Afganistan’daki, Irak’taki ve Suriye’deki saldırılar karşısında sessiz kalan, bu saldırıları gerçekleştiren ya da destek olan ülkelere herhangi bir yaptırım uygulamayan, Halep’te ve İdlib’te insanlık ve savaş suçları işlediği ispatlanmış olan Rusya’ya yönelik herhangi bir yaptırım girişiminde bulunmayan Avrupalı devletler, 2022 yılının Şubat ayında Ukrayna’da başlayan savaş sonrasında Rusya’ya ve hatta dünyanın birçok yerindeki Rus vatandaşlarına ve şirketlerine ciddi yaptırımlarda bulunmuşlardır.


Ukrayna’ya verilen ekonomik ve siyasi destek toprakları işgal altında olan bir devlet için oldukça anlamlı ve olumlu hamlelerdir ancak hukuk ve insan hakları temelinde yaşanan ihlallerin dile getirilerek başlatıldığı bu hamlelerin dünyanın diğer bölgelerindeki hak ihlallerine yönelik gerçekleştirilmemiş olması ortada bir çifte standardın olduğu fikrini güçlendirmektedir.


Şu ana kadar meydana gelen olaylar ve söylemler Avrupalı devletlerin bu konuda çok başarılı olmadıklarını gösteriyor olsa da kıta ülkeleri tarafından 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü başta olmak üzere uluslararası mülteci haklarının korunması ve mültecilere yönelik evrensel bir bakışın geliştirilmesi yönündeki her türlü olumlu adımın Ukrayna’daki kriz başta olmak üzere dünyadaki kriz ve çatışmalardan dolayı mağdur olmuş milyonlarca mülteci ve göçmenin mağduriyetlerinin onarılmasına yönelik oldukça olumlu gelişmelere öncülük edeceği de bir gerçeklik olarak kabul edilmelidir.